Yavuz Sultan Selim’den, yani Sultan’ın Mısır Seferi sonucunda Hicaz’ın Osmanlı Devleti’ne katılmasından sonra, Osmanlı padişahları saç ve sakal tıraşı olduklarında kesilen kıllar dikkatle toplanır, bir altın leğen içinde gülsuyu ile yıkanır ve güzel bir çekmece içinde biriktirilirdi.
Her yıl Hac zamanında, sürre-i hümayun ile İstanbul hacıları yola çıkarken bu çekmece sürre eminine teslim edilir, o da götürür, Medine’de Peygamberin kabri civarında bir yere defnederdi. İşin ilginç yanı, aynı zamanda bütün Müslümanların halifesi olan Osmanlı padişahları her yıl sakal ve saç kıllarını Hicaz’a gönderdikleri halde kendileri hacca gitmemişlerdir.
Osmanlı hanedanından hacca giden tek kişi Fatih Sultan Mehmet’in küçük oğlu Cem Sultan’dır. Hanedan mensubu şehzadelerin de saray denetiminden uzak kalacakları ve siyasi bir etkinlik fırsatı bulabilecekleri endişesiyle hacca gitmelerine izin verilmemişti.
Osmanlı padişahları hacca gitmek yerine, kendi yerlerine birden fazla vekil gönderdiler.
Örneğin 1573’te hacda Osmanlı hanedanını II. Selim’in kızı Şah Sultan temsil etmekteydi.
Bugünün mantığıyla bakıldığında, eski dönemlerde 8-9 ay süren hac yolculuğu boyunca payitahtın başıboş bırakılması akıl alacak iş olmadığından dolayı, Osmanlı padişahlarının hiç hacca gitmemiş olmaları dinen değilse de, siyaseten çok anlaşılır bir durumdur…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder